Cumartesi, Nisan 06, 2013

her şeyin bir sonu olmalı

 
tanrı insanları yaratirken garip bir kin güttüğünü düşünüyorum.. ya da başka bir deyişle çok yanlış bir şekilde evrimleşmiş insanoğlu. mutluluk inanılmaz bir şekilde çabuk tükenirken insan vucudunda, mutsuzluk ebedi olabiliyor. izmir'in orta yerindeki bir barda, onu eve biraktiğinizdaki o minicik öpücükte inanılmaz mutlu oluyorsunuz ve bu gelip geçiyor, ama mutsuz olduğunuzda, onu bir daha göremeyeceğinizi farkettiğinizde öyle bir mutsuzluk çöküyor ki üstünüze, fiziksel acıya bile dönüşebiliyor bu. evrim'in bu kadar salak bir içgüdüyü bir noktada giderebileceğini düşündüğümden tüm suçu tanrıya atabilirim.. sırf mutsuzluğu ebedi kıldığı için tanrıyı sevmiyorum..

ama her şeyin bir sonu olması gerekiyor, her şeye bir noktada "bu kadar yeter" denmesi gerekiyor. ben ki sevmesini bilip, sevememeyi bilmeyen bir adam olarak, yani bir aşkı pi sayisi gibi görüp 3 diyip kestirip atamayan bir adamken bir noktada "yeter bu kadar" demeyi bilmeliyim. sevmeyi çok güzel yaşayip, sevmeyi birakma sürecinde süper saçma işler yapip olayi dallandırıp budaklandiran, çok yanlış tercihler yapan bir adam olarak büyümek gerekiyor.

yani biraz geç oldu ama, tüm bu bitirme sürecinde biraz daha sakin davranmak içinden geçen her şeyi yapmamak gerekiyor. mesela seni artık sevmediğine, hatta nefret ettiğine inandığın birisiyle sırf sen onu sevmeyi bırakamadın diye iletişime geçmemek gerekiyor. en azından duymak istemeyeceğin şeyleri duymamak için. hadi onunla iletişime geçmemeyi bir şekilde başardın ama durup da eşine dostuna gidip "çok merak ediyorum" dandikliğine hiç girmemek gerekiyor. merak ediyorsun, deli gibi özlüyorsun ama özlediğin insan artık orada değil işte.. bunu çok net bir şekilde kafana sokman gerekiyor. yoksa dünyanın en samimiyetsiz, en dandik "böyle olmasını istemezdim, üzülmeni hiç istemedim" mailleriyle karşı karşıya kalabiliyorsun ki kimse böyle yalanlarla muhattap olmayı haketmiyor.. bazı şeyleri anlamadan bırakmak gerekiyor, bazı şeyleri gayri irdelememek gerekiyor. bir çizgifilm gibi kabul edip "ulen onlar oradan düşüp nasıl ölmüyorlar" diye sorguladığında keyfin kaçacağı gibi "nasıl bu kadar çabuk sevmeyi bıraktı" demekle de aynı keyif kaçıyor..

ben ki şu yaşıma kadar hiç bir zaman özlediğimde konuşmamayı doğru bulmayan biri olarak artık dünyanın böyle dönmeye devam ettiğini düşünüyorum. hatalı olan o olsa da, hatta aldatmış ve affedilmeyi reddetmiş o olsa da başı gerzek bir şekilde dik tutmalı bu dünyada. zira baştada da dediğim gibi mutsuzluğun ebediyete kadar sürebildiği bir dünyada, aşk için bir şeyler yapmaya çalışmak, aşk için bir şeylere göğüs germek dünyanın haketmediği bir davranış. eh haketmediğini de doğru kabul etmiyor işte insanlık..

teoman şarkılarına sığınıp "neyin bildin ki değerini benimkini bileceksin" modlarında dolaşmak ise gerçekten saçmalık. biz ki türk sanat müziğinden doğan çocuklar olarak kederimizi içimize döküp, ona değil kendimize, şarkılara, sözlere aktarip yolumuza devam etmeliyiz.. büyük şair lorca'nin sözüne "mutlu aşk yoktur" a hak verip, kalbin minik bir köşesindeki duvara "burada büyük bir aşk yatiyor" yazısını kazıyıp devam etmeli..

her şey bitmeli neticede.. ve bir kez daha kuzey afrikali bilge insanlarin sözlerine kulak vermeliyiz..

beni iyi dinle dostum
bu kızdan kurtulmalısın
duyuyorsun beni değil mi?
hatun seni hasta edecek
ve kıvranıp duracaksın

berduşa döndün
bir küçük kız yüzünden
kendini akıllı sanıyorsun
ama kusura bakma da, aslında
salağın tekisin
bu da senin suçun sayılmaz
sayın bay keriz

iyi ama kim bu "dostum" dediğim?
tek başıma konuşuyorum
kimse yok yanımda
öyleyse, bu "dostum" ben olmalıyım
bu zavallı hıyar
işte benim karşınızda!