Pazartesi, Ağustos 08, 2011

ramazan eğlenceleri

bu blogu açmamın garip nedenlerinden biri de "siz doğru düzgün hayatlar yaşarken benim başıma çok garip olaylar geliyor" demekti.. bir diğeri de "ilerde büyük adam olunca yaşadığımız sacma sapan şeyleri unutmayalim" tarzi not düşmekti bir kenara.. bkz: çalışmak sevmekten zor geliyor

dün saat 4 gibi dışarda eğlenceden geliyorum.. tipik ramazan eğlencesi işte. iftardan sonra çay içilmiş, teravih namazına gidilmiş, sonrasinda nurhan damcıoğlu olsun, orta oyunu olsun karagoz olsun izlenmiş o numayiş içinde şen kahkalar atılmıştı.. sallıyorum tabi. şu memlekette ramazan'ın gelmediği bir yer varsa o da izmir körfez etrafidir.. bildigin içkili mekanda yer bulamazsin, bornovada rock barlara gidip pop müzik dinlersin, yani hiç öyle "11 ayın sultanı hoş geldin ya şehri ramazan" durumu söz konusu değil bildiğin sodom ve gomorra tarzi bir yapi vardir. (hoş o tarz cinsi sapikliklarda daha degiliz çok şükür.. ya da ben görmedim)

http://www.girlmeetsgeek.com/wp-content/uploads/2010/08/energizer.jpg

her sevilen insanlarla geçirilen bi geceden dönerken sabahin 4 ü civarinda arabayla dar sokaklarda ilerlerken birden önüme enerjizer tavşanı gibi bir şey atladi.. elinde davul rampidi rampidi giden arkadas, arabanin farlarina kapili kaliverdi. bildiğin enerjizer tavşanı resmen.. "ayyyy" diyip elindeki tokmagi havaya atmasi benim aci bir fren koymamdan hemen sonraki ana isabet eder..

o noktada ben de korktum. zira benim diyen insan saat 4 de eve dönerken davulcu ezmek istemez.. hop indim arabadan, var mi bir şey kardeşim dedim ki içimden bir an "yahu ben niye ramazan davulcusuyla muhabbete girdim ki?" diyorum.. davulcu bana ödünün patladigini biraz daha dikkatli olsam iyi olacagini, tokmagi düsürdügünü ekmek parasi oldugunu tokmaksiz davul calamayacagini beyan etti..

dostlarim, sonrasinda gecenin 4 ünde izmir sokaklarinda davulcuyla tokmak aramak gerçek manada her insanın yaşamaması gereken bir şey. tüm varoluşunuzu sorguluyorsunuz "onca yıllık eğitimden, yaşanandan, iş yaşamından sonra geldiğim nokta tokmak aramak mı?" "ya bulduktan sonra beni tokmaklarsa bu adam?" gibi sorulara mani olamiyorsunuz.. ama serde sosyalistlik var, emek dostluğu var ya, adamın ekmek parasını kazandığı tokmağı aramadan da duramiyorsunuz..

her nasilsa bulduk tokmagi.. tokalastik davulcuyla, formalari degistirdik, bir kac gün sonra kapima dayanip "buyrun ben tüm ramazan boyunca saat 3 bucuk 4 gibi sizi rahatsiz ettim bunun için bana para öderseniz süper olur" diyecegi güne kadar kendimize iyi bakmamizi öğütledik..

Perşembe, Ağustos 04, 2011

ninja kaplumbağalar için raphael'in önemi

http://www.melaman2.com/cartoons/singles/stills/T/teenage-rafael.jpg

raphael gereksiz gibi gozukse de hadisenin ana karakteri, perde arkasindaki ser ocagi odur.. fakat bu yetenekleri splinter ustanin budist, konfiçyonist sacmaliklari ile torpulenir, pasifist olucam ayagina rafael de kendisini gosteremez.. inceden inceye herkese gazi veren odur aslinda mikelanjolaya gidip "pizza olsa ne yerdik ha?" diye fisildar mikelanj da "pizza istiyorum" diye delirir mesela.. ayni sekilde leonardo ya da akli fikri rafael verir ama gozukmez işte ortalikta.. esas perde arkasinda yoneten odur.. o olmasa elindeki catallarla ne yapabilir arkadaslar sorarim size? bir generalin elinde siz hic mitralyoz gordunuz mu? otomatik tüfek gordunuz mu? goremezsiniz.. işte kilici, sopayi, nancukayi baskalari tasirken bu herif catal ile hadiseyi yonlendirir.. politik kararlari leonardo almis gibi gorunse de askeri deha rafael in sozunden cikmaz..

yani bugun rafael in ninca kaplumbalar üzerinde etkisi olmadigini soylersek türk silahli kuvvetlerinin de türk demokrasisi üzerinde etkisi yok demis oluruz..

Çarşamba, Ağustos 03, 2011

haftanın şarkısı 72 : ismi bilinmeyen yunanca bir şarkı



takribi bundan 90 sene evvel, yine böylesi bir yaz gününde, sıcağın alnında, türk ordusu memleketin tek bir karışını bile düşman elinde bırakmamak için egeye doğru akına geçmiş, nihayetinde bir mehmetçik çıkıp "aha alaçatı, buradan bir arsa kapatsam ilerde torunlarima inanılmaz para kalır" demese de, çeşme'nin en ucuna kadar yunandan kurtarılıp sahiplenişmişti vatan..

o olaydan bir 50 sene sonra, türkiyede ilk radyolar kurulurken muhtemelen dönemin trt müdürü teknisyenlerinle "siktir et yahu yükseltme dalgamotoru, izmirden duyulsun yeter, kim çeşmede, gümüldürde radyo dinler ki?" demiş ve o yöreyi komple yunan radyolarına bırakmıştı..

o yüzdendir ki, ne zaman deniz gözükse bu izmir memleketinde, radyodan adını bilmediğimiz, söyleyenini tanımadığımız bir yunan ezgisi çalar.. deniz, girintili çıkıntılı yollarda bir görünüp bir kaybolurken nasıl becerdiklerini bilmediğim harika fonetiğe sahip dil akıp gider radyoda..

geçen hafta alaçatıda gezinirken arabayla, yıl 2011 olmasına rağmen hala aynı durumdan muzdarip olduğumuzu farkettim.. olmuyor işte, iki volt yükseltemiyorlar radyolarin gücünü, biz de böyle "o şarki güzeldi onu aç" tribiyle geziniyoruz..

aha mesela bu şarkı.. adını bilmiyorum, kim söylüyor onu hiç bilmiyorum ama ne güzel ne hoş şarkı dimi? sağlıcakla kalın..

Super: Rainn Wilson king hacı!

tanrı erkek ve kadını ayri yaratirken (ki aynı özeni solucanlarda göstermemiştir) birbirlerini ayirt etmeleri için erkege pipi, kadına kuku vermiştir.. ama bunla yetinmeyerek daha iyi ayrışsın diye, hemen başka özelliklerle de donatmiştir(arabayi park etme mevzusu bu yazının konusu değildir).. muhtemelen ki bu özelliklerin en başında kadının sevgisi bittigi anda her şeyi unutmasi ve özlememesi, en azından bunu belli etmeyip yoluna devam etmesi, erkeğin ise ölene kadar özlem içinde kavrulmasi, geri istemesi, kendisini rezil etmesi, perişan olmasi gelmektedir.

bir erkek olduğum için kadınların bu tavrını zerre idrak edemiyorum. biz erkekler neden devamli pişman olan, geri isteyen taraf oluyoruz bunu asla anlayamiyorum.. hadi türk erkeği böyle diyeceğim ama ecnebiler bunun üzerine film bile çekiyorlar: super!!

http://damrb.files.wordpress.com/2011/04/super-rainn-wilson.jpg

film boyunca kendisini birakip giden bir kadın yüzünden, her insanın yapmak istedigini yapan bir rainn wilson'i görüyoruz. bir kahraman olmak, etkilemek onu ve en sonunda kötü adamları bir bir yok edip, ona dokunan, onu hisseden adamları dövüp geçip tekrar kadınına sahip olmak.. tüm dünyaya ve belki de o umursamaz, o "olmuyor" o "etkilendim, dokunmadım ona ama dokunmayı çok istedim" diyen kadına karşı "bak ben isteyebilecegin ve seni hala seven bir herifim" demeye calisiyor..

kick - ass e benziyor biraz kabul edelim, ama çok daha fazlasi.. bir kahraman hikayesinden çok kalbi kırık bir erkegin hikayesi.. ne çok sevdim bu filmi, keşke ben de kalbim kırılıp, terkedildiğimde bi kaç kol, bi kaç kafatası kırabilseydim hakettikleri için..