Salı, Ocak 25, 2011

haftanın şarkısı 66 : aqua de annique - hey okay





çok küçükken yani böyle 140 boyunda 10-11 yaşındayken, bir kıza aşık olmuştum.. ilkokulda 2 önümdeki sıraya oturuyordu ama nasıl aşığım anlatamam.. sıraya "kalbinde yer yoksa sevgilim, ben ayakta da giderim" kıvamında şeyler bile kazıyorum, aşkımdan silgi yiyemez bir şekilde ayı maya silgilerimin musa tarafından yenmesine bile kızamıyorum..

işte o sıralar bir anket defteri edindim. bir iki erkeğe verdikten sonra tak diye bu kıza "senin de doldurmanı istiyorum ama içine kusma" diyerek verdim (o zamanlar aşkımızı saç çekerek, ayar vererek gösteriyorduk) işte kız deftere "en sevdiğin şarkı" kısmına "tarkan-unutmamalı" yazmıştı.. allah allah gari. gittim hemen ezberledim şarkıyı, kız kolidorda önümden geçiyor mesela ben başlıyorum aynen kasetten "incitmemeli sevenleri, degerlerini bilmeli..deli gibi yurekten sevmeli" ama kız geçip gidiyor yahu, hiç iplemiyor.. ama ben aynı gazda bahçede top oynarken yüksek desibelden "hatirlamali sevgiyle anmali". ama anlamiyor kara vicdanli, görmüyor işaretleri.. ilkokul bitince o bir yana ben bir yana dağılıyoruz, şarkı da yadigar kalıyor..

bu yaşa geldim, aynı moddayım anasını satayim, anket defterinin yerini facebook almis caktirmadan bakiyoruz "vaaay demek pierces seviyor" "vaaay demek anneke ha" diyorum.. inceden yanından geçerken mirildaniyorum "got a secret can you keep it" diye..

hülasa eğer ki bende gönlünüz varsa bu şarkiyi mirildanin.. haftalardir dilimden düşmüyor zira, dinlemeden evden çıkamıyorum.. hoş şarkının sözleri bir noktada canimi sıkıyor, yani muhakkak bu anneke orospusuna bi çocuk aşık olmuştur ve ona "ben duygusal ilişkiden yanayim, duygu olmayınca seks yapamam" falan demiştir.. sonra sen git tek gecelik adam için şarkı yaz.. yazıklar olsun..

Pazar, Ocak 16, 2011

haftanın şarkısı 65 : zaz - je veux





İş hayatina başlamadan evvel çalışanların iş yaşamları hakkında anlattıklarında gerçekliğine zinhar inanmadığım iki terane vardı:

1- Ailem beni bu mesleği seçtiğimde, destekledi
2- Sevdiğim işi yaparken para kazanmak harika

Şimdi 3 aylık çalışma sonrasinda geldiğim nokta "ailem bu meslekte beni desteklemiyor" ve "adamların bana niye para verdiğini anlamiyorum"

Annem devamlı olarak "devlet memuru ol kpss ye gir. garanti iş evladim. salla başını al maaşını" demekte.. oysa öyle bir durumdayim ki, kurumsallikla esnaf arasinda duran harika bir yerde calisiyorum.. elimde ince belli cay bardağı ile, pencereyi açıp "oraya yanaşma kaptan, kamyon gelecek" diye bağırmam eksik bir tek.. binanın önüne tavla atıp tüm gün tavla oynayıp arada maillere bakarak mesaimizi doldursak kimsenin tek bir şey diyeceğini sanmam.. gel gelelim ailem hala "devlet işi çok rahat" modunda.. yahu bildiğim tüm dilleri konuşabildiğim, üstüne üstlük küfür etmenin acaip eğlenceli bir şey olduğunu farkettiğim (dünya dillerinde dahi) bir işi yapmak kadar keyifli bir devlet işi olabilir mi? yemişim maaşı çok olmuş devlet işinin..

şarkı da ondan bahsediyor zaten, istemem diyor lumuzinleri, paralar, mucevherleri, bana eğlence, huzur gerek.. doğru düzgün bir şey yazamadim şarkı hakkinda, istediğim randımanı alamadım ama süper şarkı bence.. (gülüşmeler)

Perşembe, Ocak 13, 2011

titrerim mücrim gibi (mücrim umarim bir kertenkele değildir)






garip bişi ama bu.. ilk ne zaman yanlizlik hissettiğimi hatirlamiyorum mesela.. çünkü yalnizlik dediğin benim doğamın parçası bir şeydi.. ama sanırım ilk kez kendi başıma tamamen yabanci bir yerde bir hastanede tüm kivircik saçlarimla kaldiğim anda ve çevrede en azından oynayabilecek hiç bir haltın bulunmaması ilk yalnızlığımı hissettiğim an.. aslına bakarsan şimdi geçirdiğim bir aydınlanmayla tüm o kamusal cocuk oyuncaklarının çocuklarının yalnizliklari ile baş etmelerine yararlı şeyler olduğunu farkettim..

bir de mesela yüzyıllık yalnizlik kitabını okurken o kadar kalabalik bir sülalenin ne kadar yalniz olabileceğini idrak edememiştim.. benim yalnizligim auster'in "yalnizligin keşfi" kitabindaki gibiydi hep çünkü.. hep bir pişmanlik vardi yalnizligimda hep bir "ulen bir damlacık olsa ama olsa" kanaatkarligi vardi.. tüm o kırılan oyuncaklar içinde en çok kendi kırdığım oyuncakları belki de sırf bu yüzden istedim (gayet liberal özel oyuncaklara bunlar.. kaydırak gibi değil)

şimdi böyle duruyorum da, insanlar benim yapmadığım neleri yapiyorlar da istediklerine sahip oluyorlar anlamiyorum. ben yalnizlik içinde kavrulurken onlar nasıl "şu anda çok mutlu bir ilişkideyim bir hayat arkadaşım var" diyebiliyorlar.. acaba onlar çivileme mi atlıyorlar, hiç öyle bakmadan "başta soğuk ama girince ısınıyor" dedikleri bir hayatlari mi var? sevgili bulmak bu kadar kolayken yalnizliğa ortak bulmak neden bu kadar zor? önce sevgili mi geliyor yoksa önce arkadaş mı? kafamda acaip saçma sorular varken anca istikbalime bakabiliyorum ve mücrim gibi titriyorum..


aklimin bir köşesinde de kiytirik mehteran, "dilde sen yürekte sen, gönüldesin yaştasın, joplin,hendrix,cobain,morrison'un öldüğü yaştasın"

Cumartesi, Ocak 08, 2011

haftanın şarkısı 64 : mon amour mon ami / çapkın kız






Eski şarkılarda aşkı kovalamak inceden bir dedeler havasi veriyor ama düşünmemeye çalışıyorum bunu.. İnsanların hiç yaşlanmayacağını düşünüp şarkıya veriyorum.. yine de gönül yazarin bir zamanlar seksi olduğunu düşünmek çok zor. tanrı'nın yaptığı en büyük dandikliklerden birisi bizi yaşlanacak kadar uzun ömürlü tutması. ikisinden birisini tercih edebilirdi oysa;
40-50 yıllık bir ömür ve insanlar hala derileri sıkıyken ölürler
80 senelik bir ömür ve tüm insanlar nebahat çehre gibi olurlar

ama tabi bu eğlenceli olmazdi değil mi sinyor?

şarkılardaki sonsuz gençliği bir kenara birakirsak ben yaklasik bir 10 senedir bu "yaşlandığımızda pörsüyeceğiz" bilgisi ile yaşıyor ve ona göre seçiyorum öpeceğim insanları. yanında olduğumda mutlu olmadığım, dünyadaki en iyi arkadaşım olmayan kadını sırf megan fox olduğu için öpmedim hiç (i'm sorry meggy but i need to admit this) ve bu yüzdendir ki öptüğüm her kizi özledim.. çünkü en başında arkadaştık, hem de dünyanın en yakin arkadasi, sıkı dost ha anlarsınız işte birlikte zillere basip kaçmak, kan kardeşi olmak falan dostum (oh bebek)




ama işte her şey umduğun gibi ilerlemiyor.. çapkin kiz çıkıyor birden, aynı anda iki erkeği sevebileceğini düşünerek, aynı melodiye devam ediyor:

"çok sever çabuk unuturum
hergün başka sevgili bulurum
dansı eğlenceyi severim
aşka inanmam, sevgiye kanmam
hiç kimseye bağlanmam"

Hülasa sevgiliden ayrılmak/sevgili bulmak kolay da insan arkadaşından ayrilamiyor / arkadaş bulamıyor öyle pat diye..

bu arada nasıl bağladım kafamdakilerle şarkılari birbirine.. yıllar geçtikçe beğenmeye başladım yazdıklarımı.. vay canına nasil da kibirliyim..