Salı, Ağustos 03, 2010

inception gerçek olsa seni her gün görürdüm


inception, yani türkçesiyle "başlangıç" gişede almış başını giderken ben de "ne oluyor yahu?" diyip gitme gereği duydum. aleni olarak film hakkında oynayanlar dahil hiç bir halt bilmiyordum açıkcası. sonuçta karşıma çıkan insanın kendini bilmesi ve sonrasında ilk ve mutlak soruyu sormasından yani "ne yesek?" sorusundan yaklaşık 2 saat sonra sorduğu soruyu "gerçek ne anasını satayım" irdeleyen bir film olmuş.

öncelikle değinmek istediğim iki nokta var. ama ondan da önce söyleyeyim, spoiler korkunuz varsa okumayın bu yazıyı. spoiler vermemeye çalışıcam ama hassas bünyeler "yaaaa yağmur ondan mı yağıyor" diyebilir ki bu üzücü..

hah şimdi. filmin afişinde sulak bir ortam var.. filmi izledikten sonra o afişe bir daha baktığınızda keskin bir sidik kokusu alıyorsunuz ki bu üzücü.. insanların çişleri geldiği için yağdırdıkları yağmuru afişe koymak kimin fikriyse kalbini kırmak istiyorum..

ikincisi, christopher nolan bir gün michael cane'e "bana bak beyim, sen mi büyüksün hayır ben.. maykıl usta! dokunma christian bale'ime dokunma leanardo di caprioma" dedirtecek diye çok korkuyorum.. adamın tüm babacan oyuncudan anladığı maykıl keyn.. olmuyor dostum..

filmin ana mevzusuna pek deyinmek istemiyorum.. çok merak eden, felsefik tartışmak isteyen "jorge luis borges" kitaplarına bakınır.. ben bir emel sayın hayranı olarak "rüyalar gerçek olsa seni her gün görürdüm" diyip polemikten sıyrılırım..
http://t2.gstatic.com/images?q=tbn:YSbejjOqOxy2HM:http://img35.imageshack.us/img35/9066/45likdrtmevsimdesen.jpg&t=1
(sabah olmasın diye güneşi söndürürdüm)

junodaki kızın olaya dahil olduğu anda "eyvah birisi bunu rüyada gebe bırakacak" diye ürksem de zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım, ama yarın bi gün "slavoj zizek" film hakkında makale yazarsa çok darılacağım bir film olmuş.. öykü anlatımı açısından inanılmaz başarılı bulduğumu söylemeliyim ama.. (filmin gerçekliğinin seyirciye anlatımı mesela.. inanılmaz sezdirmeden ve etkili.. olayları junoya anlattığında kimse eğreti hissetmemiştir heralde) ama işte senaryo biraz yavan kalmış bana göre.. matrix gibi katmanlı bir yapıda asla değil..


(bana bak beyim, ölüm döşeğinde bile oğluna "hayal kırıklığısın" diyebilen beyim.. sen mi büyüksün ben mi? )

velhasıl gidip izleyin, paranızın hakkını gayet veriyor.. ama felsefik anlamda hiç bir şey beklemeyin. film olarak mükemmel, düşünce sunması akımından tırt bir film.. christopher nolan'ın da zaten öyle ideolojik bir amajının olduğunu sanmıyorum.. o yüzden başarılı gayet..

son olarak şunu diyeyim, bu film 4-5 sene sonra tvde gösterildiği ilk gün en az 5 kişi "uyuyoruzdur belki mina koyiim" diyip intihar etmezse ben de salih bozok değilim!