Pazar, Aralık 20, 2009

Zeki Ökten



dünyanın en güzel filmi mi bilmiyorum, ama dünyamın benim kişisel sinema cennetimin en güzel, en yalansız, en gerçekçi, en abartısız filmini bana armağan etmiş büyük, kocaman dev gibi bir adamdır zeki ökten.. bugun yıllarca buralara yazıp çizerken, elimin kalem tutmasından para kazandıysam, tüm bu uğraşım içinde aslında hep çöpçüler kralının anlatımının naifliğine ulaşmaya çalıştım.. hem o yalınlığa, hep o kimsenin beyaz veya zifiri siyah olmadığı, herkesin gri olduğu o tonda yazmaya çalıştım. zeki ökten de tüm sinema hayatı boyunca çöpçüler kralının izindeydi aslında.. hikayelerini anlatırken, toplumun güncel yaşamından uzakta durmadı hiç bir zaman. zeki ökten'in filmlerinde olan şeydir bugun beni ben yapan (aynı ekol'den rifat ılgazın da adını anmak istiyorum burada.. madem beni ben yapanlardan bahsediyor, olayı şahsileştiriyorum).. ve eğer film izlemeyi seviyorsam, haftada en az 5 film izlemeye çalışıyorsam bunun en büyük mümessillerinden birisidir zeki ökten, ve sonrasında ertem eğilmez... o yüzden içim acıdı birden bu pazar sabahında, kala kaldım..

şimdi tek dileğim o cennet diye vaad edilen yerin, insanların yer yüzündeki hatiralarini unutmadıkları bir yer olması. ve umarım orada kemal sunalı ve yılmaz güney'i bulur zeki ökten. mükemmel insanları da yanına alıp, cennetin yaşantısı, işleyişini arka plana koyup mükemmel kişi hikayeleri anlatırlar biz oraya gitmeden önce.. biz de izleri cennet sinemamızı, cennetin tam ortasında kocaman kahkahalarımız ve dup duru göz yaşlarımız ile..

rahat uyu büyük adam.. biz filmlerini izlemeye devam edeceğiz ölene kadar.. emin ol..

Cuma, Aralık 18, 2009

hey

burayı takip edenler arasında, sarhoş olup mesaj attığım, ama beni iplemeyen bir kaç insan var! farketmiyorum sanmayın! akıllı olun!

Perşembe, Aralık 17, 2009

Sideways


hani bir zamanlar tv de "geleceğe dönüş'ün" çizgi filmleri oynardı ya (80lerin cocuğu iseniz atlamanız mümkün değil bunu) onun bir bölümünde doktor elmıt bravn'ın veletleri babalarının beynine girerlerdi küçülüp. aslında yapış yapış ve elektrik akımından inanilmaz tehlikeli bir bölge olması gerekirken feci eğlenceli görsel bir arabirimle donatılmış gibi dolanırdı bunlar beynin odalarından odalarına. işte o odalardan bir tanesi "dr'un yarım kalan projeleri" odası gibi bir şeydi. bi makine yapacakmış, yarım kalmış,bir kitap okuyacakmış bitmemiş, bir yere gidecekmiş aklının bir ucunda kalmış falan filan.. işte bu "sideways" filmi de benim beynimin "yapılacak deyip yapılamayanlar" bölümünde oldu 2004 yılından beri.. (lafı oradan, buraya getirdiysem elif şafak beni görmeli!)

garip bir film sideways. gavurda evlenmeden önce bir bekarliga veda hadisesi vardir ya onun üzerine kondurmuşlar.. kel ve dombili (sincaba benzeyen ayrica) "paul giamatti" yakın bir arkadaşının bekarlığa veda organizasyonunu düzenler.. işte adam içecek sıçacak bu da ona pezevenklik yapacak bir bakıma. olay bu.. bu konsepti aynen bize uygulamaya çalışanların başına çok kötü şeyler geliyor:

İZMİR'de klima ustası M.K., düğünlerinden bir gün önce, arkadaşlarıyla evinde bekarlığa veda partisi düzenleyeceğini söyleyen nikahlandığı gelin S.R.’yi, eski sevgilisiyle bastı.

http://pastoralia.missionaltribe.org/files/2009/01/giamatti.jpg
Hani şu "batının ilmini alıp kültürünü almayalım" düsturu vardır ya, işte o alınmaması gereken kültür budur arkadaş! olmuyor işte şık durmuyor, beceremiyoruz.. neyse film bu minvalde ilerliyor. arada şarapçılık, üzerine son derece yerel bilgiler verse de (allaşkına hayatımızda kaçımız kuzey kalifornia şaraplarından içeceğiz ki?) düşündüğüm kadar doyurucu bir film olmadı benim açımdan.. ama yorganın altında, sakin bi kış gecesinde çok da sıkılmadan, heyecanlanmadan, korkmadan, üzülmeden etmeden izlenebilecek bir film olmuş..

hoş benim "cut" ımda (azuth's cut) sincap'ın arkadaşı aslında hayal olur, kendi kendine dolanırken biz tüm filmi iki kişi dolanmış gibi izlerdik. son sahnede de "olm adam kendi yiyormuş her bir boku" diyip kalırdınız.. ama işte her yönetmen ben değil.. ayrıca kabul insanın canı şarap çekiyor. gittim doluca aldım hemen bir şişe kırmızı..

Çarşamba, Aralık 16, 2009

Aman tertip can tertip

gündemi geriden takip eden "oral çalışlar" yazıları gibi olacak ama ancak fırsat bulabildim.. bir hafta önce bugün bir süreliğine sivilde son kez gördüm arkadaşlarımı. "her türk asker doğar" düsturu gereği gidip paşa paşa birliklerine teslim oldular cumartesi günü. ben de arkalarından bakakaldım.. hiç bir zaman askere gitmeyecek olmanın verdiği rahatlıkla (hemofili olduğumdan askerde pek rahat edemeyeceğim için almıyorlar askere) girdim saatlerce internetlerde nerelerde ne yapacaklarını, çok üşüyüp üşümeyeceklerini, talimlerinin nasıl olacağını, neresinin zor neresinin kebap olduğunu okudum durdum..

şunu düşünüyorum da, arkadaşlarım için böyle endişeleniyor, çaresiz hissediyorsam kim bilir çocuğum için ne hissedeceğim? 30 sene sonrası derdim oldu.. asla ama asla bu yüzden erkek çocuğum olsun istemiyorum.erkek çocuğum doğduktan sonra bir gün psikiatr koltuğunda "onun askere gidecek olmasından öyle çok endişe ediyorum ki mamasını bile ısıtmadan verip onu askere hazırlıyorum" diye yakarabilirim. böyle olmasını istemiyorum.. "sayılı gün gelir geçer" rahatlığına ermem gerek böyle günlerde..

itiraf ediyorum ki, arkadaşlara hediye olarak aldığım şafak kartlarından bir tane de ben aldım.. fotosunu nette bulamadim ama anlatayim. katlandiginda cüzdan kadar bir eni boyu olan bir kagit parçası düşünün açıldığında 30 santim falan oluyor. 4 tane yüzü var işte. önlü arkali bi yüzünde vatanla ilgili, hasretle ilgili bir şiir, takvim, karalanıp şafak sayılacak rakamlar, bir tane daha şiir var. öteki tarafinda ise aysun kayacı, gizem özdilli'nin falan fotoları var. tertip'e yardımcı olsun diye askerde..

tüm bu salaklık içinde her türk asker doğmamalı bence. nasıl ki her türk kimyager, atom mühendisi, iktisatçı olarak doğmuyorsa asker de doğmamalı işte. ben kiyamiyorum yoksa arkadaş, adnan üşür diyorum, eser yapamaz diyorum, ozana ters bir şeyler söylerler sinir olur, kamil düşebilir, murat acıkır diyorum.. arkadaşlarıma daha kıyamazken baba olursam ne olur bilemem..

Cuma, Aralık 04, 2009

paranormal aktivite

http://bighollywood.breitbart.com/files/2009/10/paranormal-activity-dwrks21.jpg

aile tarihimizde bazi karanlik noktalar var bizim. benim cok kücük olup da "ilerde hatirlamaz bu" denilip olaya dahil edildigim durumlar.. mesela annemle babamin inanilmaz bir kavgasini hatirliyorum. diger akrabalarin konuya dahil oldugunu, o kavgadan sonra inanilmaz romantik bir ailede kaldigimi hatirliyorum. inanilmaz can sıkıcıydı.

bir de akrabalarimizdan ikisine bu iyi saatte olsunlarin,ismi lazim degillerin dadandigini hatirliyorum.. cok ufaktim ama dehşet şeyler yaşanmıştı. duvarlara golgeyle yazilarin yazilmasini, ayagin altina arapca yazilar yazilmasini, servis edilen çay tabaklarinin içinde goruntuler belirmesi hikayelerini dinleyerek büyüdüm. hayla meyal de hatirliyorum o toplu histerileri. tek kişinin gördüğü deliliklerin disinda kollektif olarak halusinasyon gorme durumlarini. kapilarin aniden kapanmasini, bag arası diye bir yerlere gidip büyü actirmalari, mezarlardan kum almalari etmeleri.. ama nasil korktuysam kücükken bu olaylardan silmiş hafizam.

ama bu lanet olasi filmi izledigimde birden bütün anilarim yeniden canlandi. garip olan birbiriyle alakasiz kültürlerde birbiriyle bu kadar benzer şeylerin yaşanmasi. garipten ziyade ürkütücü kiliyor işte. burada musallat gibi filmler cekilip "8 yaşında aşık olmuş bu buna, hamamda görmüş musallat olmuş" denilirken orada paranormal activty'e dönüşüyor iş.. baksan mevzuya direk ayni. bir tane zamazingo var kiza hasta oluyor peşini birakmiyor türlü manyakliklar yapiyor..

filmin senaryosu o yüzden feci gercekci. olayi bildiginiz tanidiginiz icin, o kapi acip kapamalarin, kizi neden ayagindan tutup sürüklediginin nedenlerini bildiginiz icin (bunu yapamaz eger cok ama cok güclü bir şekilde kendisine inanilmiyorsa.. fiziksel zararsa hiç bir zaman veremez kuran a göre) daha da ürkünc kiliniyor hadise..

hülasa bugun tuvalete gitmek tüm isiklari acarak yapilabilecek bir eylemse benim icin bunun sorumlusu bu filmdir.. bundan bir kac sene evvel gecenin bi köründe youtube dan "poltergeist" videolari izleyip nasil korktuysam bokuma kadar bugun de o şekilde korkuyorum işte.. bravo!