Cuma, Ağustos 28, 2009

beynelminel izmir fuarı


izmir enternasyonel fuari ilk kez 1923 yilinda toplanan izmir iktisat kongresi ile kararlastiriliyor.. o zamanlarin beyleri, efendileri iktisat kongresini yaptiktan sonra "bu şehre bir de panayir yapalim ki gelisen türkiyenin sanayi ürünlerini sergileyelim" diyorlar.. fakat memleket o günlerde bir şey üretmedigi için ilk panayir 9 eylül 1927 yilinda karataş civarinda, simdinin meslek yüksek okulunun olduğu yerde yapiliyor. şehre bir kaç günlüğüne anadolulu esnaflar, ciftciler zanaatkarlar doluyor ve haliyle izmir halki bundan cok rahatsiz oluyor. bir sonraki yıl panayir aynı yerde yapiliyor. ama dedim ya halk bu anadolulu, egeli halktan rahatsiz oldugundan pek onemsenmiyor..

4 yil öteleniyor panayir. 1932 yilinda büyük başkan behçet uz panayiri şimdinin cumhuriyet meydaninin arkasindaki swiss otelin oldugu yere tasiyor. sergiye 302 si türk 155 i yabanci, 58 i türk ticaret ve sanayi odasi kuruluşuna kayitli 515 kuruluş katiliyor. o zamanlar fuar denmiyor tabi. fuar kelimesi cok yabanci bir kelime oldugundan panayir deniyor.

1 ocak 1936 da ise kültür park'in temeli atiliyor. aslinda kültür park adi üstünde bir kültürpark. behcet uz kültürpark'i acarken soyle talihsiz bir beyanat veriyor "izmir ve türkiye için bir kazanc olan izmir fuari ile ürünlerimizi tanitmak ve satmak istifadesinden baska havasi ilimli, güneşi ve meyvasi bol, tarihi ve eski eserlerler dolu izmir'i turist sehri olarak tanitacak ve bu yüzden de memlekete ayrica bir servet kaynagi olacaktir. büyük bir servet ve istikbal vaat eden boyle bir fuari eski dar ve büyümesi kabil olmayan bir yede birakmak dogru olmazdi onun icin 1 eylül 1936 beynelminel izmir fuari, kültürpark icinde hazirlaniyor"

talihsiz dedim cünkü, daha sonrasinda fuarin kültürpark'in üzerine cikmasiyla behcet uz, fuari devamli olarak kültürpark'tan ayirmaya calisacaktir..





50'li yillarda izmir'in modernleşme sürecinde fuar olduğu gibi kaliyor. yani göl gazinolari, manolya gazinosu ve çay bahçesi pek kendini göstermiyor. 50li yillar zaten cumhuriyetin değişim yillari. tek partiden demokrasiye geçerken ülkenin sallandigi gibi izmir'de sallaniyor haliyle. ve yavaş yavaş izmir fuari çevre illerden gelenler için bir festivale dönüşmeye başlıyor. fuar tam anlami ile rio karnavali, ispanyol boga festivalleri gibi bir şey oluyor. şehre köylüler iniyor, büyük binalari görüyorlar, ışıklar neonlar derken 60li yillar geliyor..

zeki müren göl gazinosunda sarkilar soylerken, barış manco izmirde baba bizi eversene filmini çekiyor. fuar 1 aya cikiyor ve tamamen bir festival havasina bürünüyor. ilk baslardaki sanayicinin kendini tanittigi yerli mali haftasi kivamindaki fuardan gelinen nokta cogu muhafazakar izmirliyi üzse de izmir enternasyonel fuarinin altin günleri 2 tane askeri darbe görüyor. sanatcilar izmirde kaldiklarinda, simdi nasil bodrumdan haber geciyorsa magazinciler, o zaman da izmirden haber geciyorlar

"ayhan isik, sarhos olan belgin doruk u efes otelindeki odasina bizzat kendi elleriyle cikardi"," tanju okan pakistan pavyonunu ziyaret etti: pakistanda içmek için meze yok" "vestel pavyonunda dünya kupasi görüntüleri renkli olarak yayinlaniyor. pele brezilyayi dünya sampiyonu yapiyor"





erkin koray kendisini ibrahim tatlises'in arkasina koyan göl gazinosu patronuna silahini cekip istifa etmesinden bir kac sene sonra gazinolarin yok olmasiyla birlikte fuar da yok olmaya basliyor. o neonlar sönüyor, zeki müren bodrum'a tasiniyor, kenan evren emel sayin'i makaminda konuk ediyor ama kimse fuari hatirlamiyor..

fuar eski sanayi fuari yapisina dönerken, lunaparki ile, eski günlerdeki gibi yapilmaya calisan fuar gazinolari ile sönüp gidiyor.. 2000lerin basina kadar böyle giderken birden ahmet piriştina diye bir başkan geliyor. izmir'i fuarlar şehrine cevirecegini söyleyen baskan, fuari yeniden yaratiyor neredeyse. halk konserleri, yazar bulusmalari derken birden fuar eski günlerine dönüş sinyalleri veriyor. cem karaca, erkin koray, mogollar, sebnem ferah gibi isimler fuarda kaskatli havuzda halk konserleri veriyor. insanlar neredeyse her gün bir ünlüyü gormek icin fuara gidiyorlar..

ama sonrasinda baskan vefat ediyor. fuar isporta ürünlerin satildigi, kilo ile defterlerin alindigi, havadar bir kemeraltindan baska bir şey olmuyor yine.. ve tarihini bilmeyenler, ne amacla nicin yapildigini bilmeyenler hakaret ediyorlar fuara.. "gültepeden, kadifekaleden hayvanlar geliyor, insanlari rahatsiz ediyorlar" diyorlar mesela, "ne amacla yapildigini bilmiyoruz her sene gidiyoruz ayni sey" diyorlar.. oysa zeki müren belki hala orada manolya gazinosunda "izmir yakamozu" adli kiyafetini giyip sarki söylüyor, ve metin oktayile ajda pekkan onu izlerken büyük bir aşk yaşıyorlar..




üsenmeden arsivden intirip getirdigin orhan cakiroglu'nun "izmir fuari'nda" adli kitabindan bir pasaj yazmak gerekirse:

“bu büyük ve haşmetli sergiyi görmek için yurdun içinden ve dışından gelen on binlerce insan güzel izmir’i doldurmuş bulunuyordu. bütün oteller hınca hınçtı.”

ikinci dünya savaşı’nın en kanlı çatışmalarının yaşandığı 1943 yılında, birbirine bombalar yağdıran ingiltere ve almanya’nın o yıl fuara katılan sekiz ülke arasında olduğunu biliyor muydunuz? 1950 yılında ‘marshall planı pavyonu’ açılıyor fuarda! aynı yıl fuar alanındaki açık hava tiyatrosu 10.960 lira hasılat yaparken, yavru fil mohini 40 bin lira hasılat topluyordu, tek başına! 1956 yılının fuarına ‘robot adam sabor’ vurur damgasını. robot adam tanıtım ilanlarında şöyle sunulur: “yürüyen, sigara içen, dans eden, çalgı çalan, aşık olan, her dilde konuşan harika makine adamı görünüz.” yuri gagarin, yıldızlar arasından olmasa da, sscb pavyonunun giriş kapısında, yükseğe asılan dev fotoğrafıyla selamlar fuara gelenleri, 1961 yılında…

rusya ve amerika’nın dünyaya yukardan, çok yukardan bakmak için yarıştığı o yıl, bizim fuara kattığımız yüksek bakış ankara’dan getirilen nazlı ve osman adlı iki zürafa olur! neil amstrong’un bir insanın ayak izini ilk kez ay’a armağan ettiği 1969'da ise, abd pavyonunu ziyaret edenler apollo 11'in resimleriyle karşılaşırlar! yarın fuarın son günü… ben, bu harika sergi kaçmaz, diyor ve son sözü “kültürpark”a kurulan fuarla ilgili 1954 yılında çıkan bir gazete haberine bırakıyorum: “kocasıyla izmir’e gelen ve fuarı gezmeye giden safinaz çakır isminde bir kadın, fuarda bir erkek çocuk dünyaya getirmiştir. çocuğa mehmet kültür ismi verilmiştir.”




kabul şimdi televizyon var. insanlar ünlüleri görmek icin 1 sene boyunca beklemiyorlar. herşeyi tak diye internetten görebiliyor, tvden hop diye izleyebiliyorsunuz. ama ben olsam fuar için şunlari yapardim:

bi kere o sene yasanan onemli ne varsa onu fuarada getirmeye calisirdim. mesela galatasaray uefa kupasini mi aldi. direk fuara almaya calisirdim kupayi. bi 15 gün gelsin insanlar izlesinler canim. orhan pamuk'un nobeli mi? gidip goremeyenler var adami sonucta gelsin 15 gün konugumuz olsun. nuri bilge ceylan mesela, mesela sertap erener.. yahu kacimiz ömrümüzde olimpiyat madalyasi gördük ki? getirselerdi assalardi duvara, gidip bakmak istemez miydiniz?

mesela simdi 3g, görüntülü konuşma falan. cidden merak ediyor insan. kurarsin fuarda acaip bi ortam, herkes kesfeder 3g hikayesini.

böyle merak uyandiracak şeyler olmali. fuar 15 gün de olsa, artifact denilen, türkcesi sanirim "emanet" olan seylerle dolmali. cok mu zor 15 gün icin getirtmek bunlari? kocaman fuar alanimiz var, pavyonlar, havalandirmalari, güvenlikleri her şeyleri mevcut. 15 gün için ünlü bir ressam'in sergisi bile yapilabilir. insanlari fuara cekmek icin, onlari evlerinden cikartmak icin, evlerinde goremeyecekleri, yakin olamayacaklari seyleri ayaklarina getirmeli. 15 günlügüne miniaturk'un maketlerini söküp getirsen burada göstersen allaskina hangimiz gitmeyiz?

istanbullularin, ankaralilarin kaniksadigi öyle çok şey var ki aslinda izmirlilerin yabanci oldugu merakli oldugu. bunlar degerlendirilse fuar eski haline kavusur. atv haberi mesela izmirde sundursak. sahsen ben merak ediyorum öyle camli bölme taksim görüntüsü arkada falan. en basitinden..